14 Kasım 2013 Perşembe


ALGI SİSTEMİMİZ



     Algı Sistemlerimizin artık son derece kısıtlayıcı olduğunu fark etmekteyiz. Bir zamanlar olduğu gibi ''gözümle görmeden, kulağımla duymadan asla inanmam'' dediğimiz günler çok geride kaldı. Artık biliyoruz ki gözlerimiz kısıtlı bir yelpazeyi  ve ışın demetini görebilir, kulaklarımızın duyma frekans aralığı  ise şaşılacak kadar sınırlı. Ancak bizim inanılmaz boyutlara ulaşan bir algılama kapasitemiz var. Bilincimiz bir dakikada kırk veriyi işlerken bilinçaltımızın farkındalığı dörtyüz katını geçmekte. Daha önce anlamlandıramadığımız bir takım durumları, belki de artık aşikâr bir hale geldiği, çok sık yaşanmaya başladığı için şaşkınlıkla kabul ediyoruz. Başımdan geçen bir olay uzun bir zaman  düşüncelerimi meşgul etmiş, nasıl olduğu konusunda bir türlü karar verememiştim.

    Yıllar önce bahçedeki çiçeklerle ilgileniyordum,  bir ara evin arkasına geçmiş oradaki işlerimi yaparken aniden zihnimde ''evin yanındaki minik çukurdan bir yılan girmesin, bu çukuru hemen kapatalım'' gibi bir düşünce belirdi, kendime güldüm ve hayal gücümün genişliğine de şaşırdım. Tekrar bahçe tarafına döndüğümde kocaman bir yılanın kuyruğundan güç alarak yükseldiğini açmış olduğum giriş kat balkon camından içeriye kaydığını gördüm, gözlerime inanamadım, ağzımdan dökülen çığlığa engel olamadım. Daha sonra yardım çağırdım, balkon masasının altında çöreklenen yılandan kurtuldum.
    
      Uzun bir zaman yılanı ben mi yarattım yoksa o mu bana varlığını  düşündürdü?  Soruları zihnimi kurcaladı. Arkasından gelen benzer deneyimler de bu etkiyi arttırdı. Bütün bu olaylar ben düşündüğüm için mi yaşanıyordu, yoksa benim aklıma getiren şey onların varlığı mıydı?

     Bugün anlıyorum ki algı aralığı diye bir şey yok, sadece gözümüz, kulağımız değil, çevreden veri aldığımız pek çok duyumuz var. Kendimizi yargı, öfke, endişe, kıskançlık, korku gibi çöplerden arındırmaya niyet edersek; sakin, huzurlu, sevgiyle dolu bir titreşimi bilinçli olarak seçmeyi denersek, algı sistemlerimiz açılacak, titreşimlerimiz hem kendimizi hem de yanımızdaki her şeyi aynı frekansa taşıyacaktır. Her şeyi görecek, bilecek, her davranışın altındaki niyetin ne kadar masum, ne kadar iyi olduğunu anlayabileceğiz. Bu şekilde de davranış bozukluğunu fark etmeden yaşamına huzursuz devam eden insanlara nasıl ulaşacağımızı kendiliğimizden biliyor olacağız.
Sevgi ve sağlıkla
Benek Bozdemir


                                              DENGE



     Herhangi bir nedenden dolayı bir kaç saniye içinde dengemiz bozulabilir. Bozulan dengenin eski haline gelmesi ise ne yazık ki o kadar hızlı olmaz. Hem psikolojik, hem de fizyolojik anlamda yeniden dengeye kavuşmamız en az kırk dakika almaktadır. Dengemizin ani ve fiziksel tehdit içeren durumlarda bozulması elbette son derece normaldir, ancak çevremizdeki insanların davranış biçimleriyle kolayca bozulabiliyorsa işte o zaman sorgulamamızı ve belki de yeniden yapılandırmamızı gerektiren bir noktada olduğumuzu görebiliriz. Fizyolojimiz içinde bulunduğumuz duygu durumu birebir değiştirebilir.
     Beden duruşunuzun ne kadar etkili olduğunu anlayabilmek için aşağıdaki gibi bir çalışma yaptığınızda duygularınızı nasıl değiştirebildiğinizi çok net algılayabileceksiniz:
   Bir dosya kağıdını dörde bölün. Öncelikle,  sizi çok kızdıran bir durumu hatırlatacak biçimde bir iki cümleyle not alın, ikinci olarak, çok üzüldüğünüz, incindiğiniz bir konuyu not edin, daha sonra size mutluluk veren bir olayı, yeri bir iki cümleyle yazın, son olarak geçmişte yaşadığınız, kendinizi gerçekten başarılı hissettiğiniz, kendinizi kutladığınız bir anıyı not edin. Çocuğunuzun dünyaya gelişi, bir sınav sonucu, dostlarınızın bir sürprizi olabilir.
   Bu kağıtları yere, bir halının dört ayrı köşesine koyun. Siz de halının ortasına geçin burası sizin tüm duygulardaki nötr alanınız olsun. Tüm duyguların en kabul edilebilir noktasındasınız. Şimdi her bir olayı yazan kağıdın üzerine basıp detaylı bir şekilde düşünün, hissedin, yaşayın. Sıkıntılı, üzücü olaylarda vücudunuzun nasıl kasıldığına, iç dünyanızın nasıl değiştiğine dikkat edin. Daha sonra neşeli, mutlu ve başarılı deneyimlerinizde nasıl durduğunuza, neler hissettiğinize bakın, yüz kaslarınızın nasıl yumuşadığını, gülümsediğinizi göreceksiniz.  
    Bir sonraki aşamada sıkıntılı kağıtları arkanızda bırakacak şekilde, nötr alanda durun, güzel anılar ve duygularla dolu kağıtlara yüzünüz dönük olsun.  Bir ayağınız olumlu kağıtlardan birine, diğeri de olumlu kağıtların öbürüne doğru dönük olsun her ikisinin arasındaki yer sizin duygu durumunuzu istediğiniz düzeye getirebileceğiniz yerdir. Her iki olayı da farklı ayaklarınıza ağırlık vererek  iyice hissedin ve yaşayın. Geçmişteki mutluluk ve başarıların sizi tamamen sarmasına izin verin. Bu aşamada sevdiğiniz renkleri kullanarak, belki elinizi kalbinizin üzerine koyarak bu duyguları pekiştirebilir, istediğiniz her an aynı duyguları tekrar çağırabileceğiniz hale getirebilirsiniz.
     Bu çalışmadaki amacımız kızdığınız her olaya gülümsemeniz değildir. Beklemediğiniz herhangi bir durumda yani, sizi kızdıracak ya da üzecek bir durumla karşılaştıgınızda daha önceden iyice içinize sindirdiğiniz olumlu ruh halinizi hatırlayıp yaşadığınız olaya dengeli yaklaşabilmek, öfkeyle kalkıp, zararla oturmak davranış biçimini hayatınızdan çıkarmak olabilir.

Sevgiyle ve sağlıkla.